macbook'la ikinci senemi doldurmak üzereyim, geçenlerde ağ trafiğimdeki bazı şüpheli hareketlerden kıllanıp snort+base ile bir takip edeyim dedim ne oluyor ne bitiyor. base, gd bağımlılıkları olan bir php uygulaması, leopard ile gelen php'nin ne yazık ki gd desteği yok idi, internette biraz bakındığımda gd desteği için yeni bir php derlemem gerektiğini fark ettim. mac'te en kıllandığım durumlardan biri bu, bir sistemin içinde gelen bir şeyler var, bir de onların yetmediği yerde darwin-ports'tan kurduğun şeyler, sisteminde 2şer tane gcc, 2şer tane php olabiliyor. bu da sistemi patlamaya hazır saatli bomba haline getiriyor, path'de ön sırada olan uygulamanın yanlış kütüphaneyi kullanması gibi sıkıntıların yol açabileceği, teşhisi zor problemlere davetiye çıkarılmış oluyor.
bu fevri kızgınlık sırasında, şöyle döndüm bir kendime baktım. 2 yıl içerisinde, ağ trafiğindeki şüpheli hareketlerden kıllanan, türkiye'de yaşadığı için itunes store'dan alışveriş yapamadığına üzülen, apple'in çıkardığı her ürünün reklamlarını vs. pür dikkat izleyen bir adam haline gelmişim. steve jobs'un rüzgarına kapılarak huzurumdan olmuşum.
şöyle bir "ps" çektim konsolda, bir sürü ne yaptığını bilmediğim işlem koşuyor bilgisayarımda, geçenlerde kendine xmonad kurmuş, sisteminde toplasan 20 işlemin koştuğu bekir çocuğu geldi aklıma ve bilgisayarım üzerindeki kontrolu yitirdiğim hissiyatına kapıldım.
bu düşünce silsilesi sonrası getirdiğim cinnet sonrası macbook'uma debian kurma kararı aldım. yalnız o kadar da cinnet geçirmemişim sanırım ki tüm diski formatlamak yemedi, çift işletim sistemi çözümüne yöneldim.
kurulumu tamamlayıp, yeni debianımı açtığımda uzun yıllar sonrası memlekete geri dönüşünde ilk işi toprağı öpmek olan gurbetçi pisikolojisine büründüm bir an için. mac'e geçtiğimde compiz, xgl yeni yeni çıkan kavramlardı, arkadaşlardan görüyordum ama içinde yaşama şansı bulamamıştım, diyebilirim ki memleket görmeyeli çok değişmiş. herhalde istanbul'a döndüğünde ilk kez gördüğü boğaziçi köprüsünden geçerken değişen istanbul üzerinde göz gezdiren gurbetçi ile aynı hissiyat içindeydim bu noktada da.
yalnız çok zaman geçmeden memleketin bozuk yolları, gündelik dertleri gözüme batar oldu. tanınmayan donanımlar ve masaüstündeki genel bir yavaşlık hali. macbook o kadar ağım-şahım bileşenlere sahip olmayan bir bilgisayar olmasına rağmen macosx işletim sistemi ile gerçekten çok üstün bir başarım sergileyebiliyor. bu da insanın makineden beklentisini arttırıyor sanırım.
ubuntunun kendi bilgisayarını ürettiği, ya da bir çinli üreticinin bünyesindeki düzgün yazılımcı ekibiyle üretilen bilgisayar için kullanılacak linux dağıtımı üzerinde gerçek anlamda bir eniyileme çalışması yapabileceği günleri iple çekiyorum. her bilgisayarda koşsun diye yazılan yazılımların, özel bir donanım üzerinde koşulmak üzere yazılmış macosx işletim istemiyle rekabet edebilmesi oldukça güç aksi takdirde.
neyse sanırım geri dönüşüm o kadar da hızlı gerçekleşemeyecek, biraz daha araştırma yapıp, çekirdeği macbook'a göre derleyip, bir iki ayar ile sıkıntılarımı aşabileceğim umuduna sahibim. televizyona ve dış monitore sorunsuz görüntü verebilme, skype'i kameralı olarak sorunsuz çalıştırabilme aşmam gereken öncelikli sıkıntılar.
bu arada mac kullanıcılarına snort+base'i tavsiye ederim, başarılı bir nasıl belgesini şurada bulabilirsiniz. arkadaş hemen quicktime'in vs.'in yaptığı hareketleri yakalıyıverdi.
Pazar, Eylül 21, 2008
cinnet sonrası debian'a dönüş
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)